24 Temmuz 2015 Cuma

Hayatı yaşayan bir adam, her sabah erkenden kalkıyor. Yeni tuttuğu, perdeleri her daim sıkı sıkı kapalı evinin terasına çıkıyor, kuşların kafesini açıyor. Güvercinler beyaz, siyah, paçalı, taklacı adamın terasının üzerinde uçmaya başlıyorlar. Adam, terasın köşesine oturuyor. Başı gökyüzünde. Bir sağa bakıyor, bir sola, hepsini tek tek seyrediyor.

Kuşlar özgürlüklerini yemek karşılığında adama satmışlar. Uçuyorlar ama asla uzağa gitmiyorlar. Gökyüzü engin, gökyüzü sonsuz ama kuşlar çekip gitmiyorlar. Adama bağlılar ve hep geri dönüyorlar. Oysa uçup gitseler, onları kim tutabilir. Gitmiyorlar. Terasın üzerinde dönüp duruyorlar.

Adam uyuşturucu satıcısı. Ömrünün büyük kısmını hapishane duvarları arasında geçirmiş. Kuşların kafesini açtığı her sabah, kendini bir kez daha hapishaneden dışarıya çıkartıyor. Doyamadığı özgürlüğü her sabah bir kez daha kazanıyorlar onlarla. Bazen yanına çocukları geliyor. Parmağıyla kuşları göstererek onlara bir şeyler anlatıyor. Çocuklar babalarının hayatından habersiz, her sabah güneşe yüzünü çeviren bir çiçek gibi kalkıyorlar yataklarından. Büyüyünce onlar da kuş besleyecek ve belki de büyüyünce onlar da uyuşturucu satacak.


Kuşların asla onu terk edip gitmemesi, adamın yaşamdaki en büyük güvencesi. Bazen rakı masalarında kafası hafif çakırken, çevresindeki kara kuru adamlara şöyle diyor: “Herkes gider, her şey biter ama kuşlar her zaman bana döner…”

Aslıhan Özen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder