26 Şubat 2013 Salı

Yazı yazmak

Yazı yazmak, kendini dürüstlükle takip edip, ruhundakileri tercüme etmek gibi bir şey. Aynı dilden aynı dile bir tercüme. Yazdığın şeyin her bir kelimesini samimiyetle seçmek lazım. Soru, "Sanat için mi sanat? Toplum için mi sanat?" değil. Ne kadar şeffaflaşmak istersin? Ne kadar kendini iyileştiren, kendine kol kanat geren olmak istersin, gibi şeyler olabilir bence.

Yazmak, uzun zamandır görmediğin birini gözünde canlandırdığında, onun yüzündeki her çizgiyi, her bir ağarmış kılı, gözlerini, sanki karşındaymışcasına görebilmek gibi bir şey olmalı. Yazdığın yazıya sarılacaksın. Dibine dibine ineceksin. Her kelimeyi bilinçli seçeceksin. Ve gece dünyayı sardığında, yatağa yattığında, yazını hayal ettiğinde, her bir satırı, nereden nereye gittiğini bileceksin. Rastlantı olmayacak.

Diyecekler ki, "Başımıza yazar kesildin. Bir de akıl vermeye başladın demek."
Yok öyle değil. Ben şu an kendime akıl veriyorum. Kendime kol kanat geriyorum. Ruhumu iyileştiriyorum.

Aslıhan Özen

12 Şubat 2013 Salı

Güle Güle

Göz görmemiş olsa da,
Gönül bağım olan bir Ahmet abi var.
Ahmet abi, namı diğer Yedi Bela,
Bir akarsuyun kaynağa kavuşması gibi yaşamdan akıp gidince
Gönlümde ince bir çatlak,
Çatlağı tamir etmek için, elimde özenle demlenmiş bir çay
Çayın içinde ağız dolusu bir “Tüh be!”
O kelimenin içinde de “Koşsam yakalar mıyım acaba” gibi bir his var.

Aslıhan Özen