29 Mayıs 2014 Perşembe

Kandırılan da sen olacaksın, yargılamayan da
Sen, “Kandırılmayı istedim. İşaretleri ben görmedim” deyip,
Sorumluluğu üzerine alıp
Karşındakini sevmeye devam eden olacaksın.
Çünkü bu sefere çıktın dünyaya gelirken
Sen yaşadığından bir şey öğrenip
Karşındakini de ayırmayıp
Birleşmeye geldin.
Sen değerinin farkına varıp, kendine aynı şeyi yaşatmamayı bilmek için geldin.
Sen, dönüştükçe dönüştürmek için
Aslını bildikçe, gerçeği bilmeye geldin.

Aslıhan Özen

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Güneşin ısı yayması kadar doğaldır sevgiden doğan eylemler
Saf sevgiyi bilince insan,
Seçimleri, davranışları, sözleri, düşünceleri, hepsi sevgi olur.
O zaman ne kendine zarar verir, ne de dünyaya
Sevgi insanın özüdür.


Aslıhan Özen

21 Mart 2014 Cuma

KAPI HENÜZ AÇIKKEN

Bir gölün çevresinde oturan 12 adam konuşuyorlardı.

Adamlardan birincisi şöyle dedi: “Size bu gölle ilgili pek çok şey anlattım ve hala da anlatabilirim ama sizler anlamamakta direniyorsunuz. Bu gölü en iyi ben bilirim.”

İkinci adam söze girdi. “Göl hakkında konuşmadan önce onun çevresinde toplanmış bizler, eğilip ona iyice bakmalıyız. Ancak ondan sonra konuşabiliriz.”

Bu sözler üzerine hepsi eğilip göle baktılar. Hepsi başka bir şey gördü. Çünkü herkes sadece kendisi kadar görebiliyordu.

Üçüncü adam söze girdi: “Bu göl çok berrak, parlak ama bazen bulanık oluyor. Demin derinlerde bir bulanıklık gördüm.”

Dördüncü adam söze girdi: “Sizler geceleri uyurken ben gelip bu gölün yanında oturuyorum ve gece vakti herkes uyurken, O kimselere fısıldamadığı şeyleri benim kulağıma fısıldıyor.”

Beşinci adam söz girdi: “Bu gölü rahat bırakmalısınız. Çok üşüşüyorsunuz başına. Ben ise gerçekten gerekliyse geliyorum yanına. Yoruyorsunuz gölü.”

Altıncı adam söze girdi: “Geçen gün gölün çevresinde bir kadının oturduğunu gördüm ve göl o sırada sanki bizlere parlamadığı kadar parlaktı. Bu işte bir terslik var. Bazı zaafları var bu gölün.”

Yedinci adam söze girdi: “Benimle ilgili dedikodu yaptığınızı duydum geçen gün. Bunu gelip göle anlattım. O da bana ““Her şey biliniyor”” demekle yetindi ama harekete geçmedi. Bazılarımızı kayırıyor ve taraf tutuyor bence. Yoksa haksızlığa uğramama müsaade etmez, beni savunurdu.

Sekizinci adam söze girdi: “Bizler bu gölü bulmuş insanlar olarak, dünyadaki diğer insanlardan ayrıcalıklıyız, üstünüz. Bizim yerimiz cennet olacak.”

Dokuzuncu adam içindeki öfkesini gizlediğini sanarak söze girdi: “Gölün bugüne kadar anlattıklarını yerine getirmediğiniz için suçlusunuz. Bu üçüncü adamın suçu. O aramızda olmayı hak etmiyor.”

Onuncu adam söze girdi: “Gölü gerçekten bilseydiniz bu kadar rahat konuşamazdınız. Ben her sözüme dikkat ediyorum. Çünkü gölün aslını biliyorum.”

Onbirinci adam söze girdi: “Ben geçen gün göle birkaç balık attım sırf mutlu olsun diye. Bu göle benden başka bakan, gözeten yok.”

Onikinci adam söze girmedi. Göle bakarak sessizce oturmaya devam etti.


Tanrı’nın krallığının simgesi olan bu göle, kışın tülden hafif kar taneleri yağdı ve sonbaharda dallarında kuruyan yapraklar üzerinde salındı ve baharda çiçeklenmiş ağaçlarda şarkısını söyleyen kuşlar gelip su içtiler ve yazın güneş ışıkları gölün suyuyla oynaştı tıpkı bir bebeğin annesinin memesinin başıyla oynaması gibi. Adamlarsa asıl görevlerini yerine getirmektense, tıpkı bir önceki sefer olduğu gibi gölü paylaşamıyorlardı.

Göl sessizdi
Tanrı sessizdi
Kapı kapanmadan önceki son sessizlikti bu
Adamlar dünya masalında ya uyanacak ya da uyuyacaktı.

Göl sessizdi
Tanrı sessizdi.

Aslıhan Özen 





6 Şubat 2014 Perşembe

Farklı fikirlerle bir ipin iki ucundan çekince insanlar, dünyada öfke ve kin büyüyor sadece. Değişen bir şey olmuyor. Savaş istemediğini söyleyen insanlar, “karşı” tarafla savaşıyor. Yeni bir sistem yaratılmadıkça bu düzen böyle gidecek. Biz yeni bir sistem üretmek için geldik. O sistem ancak saf sevgiyle, Tanrısal sevgiyle, hepimizin kendi gerçeğimizi hatırlamasıyla olacak. Bizler dünyaya bunun için geldik. Bu Tanrı’nın olduğu gibi bizim de düşümüz…

13 Ocak 2014 Pazartesi

Havadan Sudan

Sabah İtfaiye Meydanına gittik Metin'le. Tütün aldık, ciğer yedik. Sonra bana gelip çay demledik. Gitti. Yalnızım. Onla gezerken de memnundum, sevdiğim bir dostum.  Akşamüzeri 5 ten 9'a kadar da işim var. Eve döneceğim zamanı iple çekeceğim.

Hani bazı insanlar Pazartesi'den Cuma'yı bekleyerek zaman geçirir, veya tüm kışı yaz tatili için yaşar, emekliliği gelsin diye de bir ömür geçirir ya, ben de onlar gibi tüm gün yalnız kalacağım zamanları bekliyorum. Yalnız kalıp düşünmek istediğim, yazmak istediğim şeyler var. Yaşamı yazmak için bahane ediyor olabilirim.

Bazen de değişik oluyor. Geçen gün daha iyi düşünebilmek için bara gittim. Kalabalıkta, gürültüde düşünmek ruhuma o gün daha iyi geldi. Öyleyse, insan aynı insan olsa da sürekli aynı biçimde düşünmüyor, yaşamıyor. Bu güzel aslında. Değişiklik iyidir. Bir kalıba girmemek de iyidir. Temelde bazı değerler, tıpkı ağacın gövdesi gibi, üzerindeki dallarda, yapraklarda çeşitlilik. Mevsimlerin bir ağaca değip geçerken onu şekilden şekile sokması gibi, ruhundaki rüzgarların da insanın yaşayışını, düşüncesini değiştirmesi güzel.