31 Temmuz 2015 Cuma

Alkolü bırakmaya çalışan bir adam, şöyle demişti bir gün; "Yaş 70. Meyhaneye ben gitmiyorum, ayaklarım gidiyor." Bu sabah o adını bilmediğim, iri yarı, mavi gözlü adamı düşündüm. Facebook'u dondurdum ama her sabah uyku sersemi, elim gidip şifremi yazıyor, açıyorum. Önce fark etmiyorum. Bakıyorum etraf çok kalabalık. Yine herkes yazmış da yazmış, fotoğraf koymuş da koymuş. Rüyadan uyanır gibi irkiliyorum. "Benim bunları görmüyor olmam lazımdı," diyorum. İşte o zaman anlıyorum ki, mavi gözlü adamın ayakları gibi, benim de elim sanki benden bağımsız gibi, gidiyor açıyor. İtiraf etmek lazım ki, bağımlılıklardan çıkmak çaba gerektiriyor. El bile alışmış. Bir tek kafana değil, eline bile yayılmış. Eline de laf anlatmak lazım.

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Bazen, her şeyi söylemek imkansız olduğu için susarsın. Her söylediğinden sonra, aklına yeni bir şey gelir. Tam noktayı koydum derken, başka bir şey gelir aklına ve topraktan çıkan köstebekler gibi başını gösterir. Ve bir tane daha, bir tane daha. Sonunda anlarsın ki her şeyi söylemek imkansız. Kendini anlatma çaban gereksiz. Sen biliyorsan olanı, yaşadıklarını, duygularını, sessizliğe geçmeyi seçersin. Bu gördüğün bir rüyayı anlatmaya çalışmak gibidir. Anlatıcı olursun ama karşıdakine rüyanı bir projeksiyon makinasında duvara yansıtamazsın. Susarsın...

Anlatma çabası içindeyken, söylediklerin doğru bile olsa başka birinin kalbini kıracağını bilirsin. Bu da susmana sebep olur. Tek sebep onun kalbinin kırılması değildir aslında. Bilirsin ki, söylediklerin doğru bile olsa yargıdır. Başkasını yargılıyorsan kendini de bir gün yargılarsın. Susarsın. Çünkü henüz canın yanıyordur ve tepkilerini yargısız verebilecek kadar kafandaki ışıklar yanmamıştır. Yoluna ihanet etmemek için yargılamamayı seçersin.

Yorgun argın yoluna devam edersin.
Bazen yalnız kalırsın ama kalabalıklara da karışırsın.
Bazen mutsuz olursun ama ardından bir yazı okursun, mutsuzluğun toz olur gider.
Bazen özlersin. Bilirsin özlemek insanidir. Özlemini saf tutmayı seçersin.

Asıl yolunda olduğun her zaman, her şeyin geçeceğini bilirsin.
Sen sonsuzluğa yürüyen bir insansındır
Tek engel insanın kendisidir
Bilirsin...
Yürürsün...

24 Temmuz 2015 Cuma

Hayatı yaşayan bir adam, her sabah erkenden kalkıyor. Yeni tuttuğu, perdeleri her daim sıkı sıkı kapalı evinin terasına çıkıyor, kuşların kafesini açıyor. Güvercinler beyaz, siyah, paçalı, taklacı adamın terasının üzerinde uçmaya başlıyorlar. Adam, terasın köşesine oturuyor. Başı gökyüzünde. Bir sağa bakıyor, bir sola, hepsini tek tek seyrediyor.

Kuşlar özgürlüklerini yemek karşılığında adama satmışlar. Uçuyorlar ama asla uzağa gitmiyorlar. Gökyüzü engin, gökyüzü sonsuz ama kuşlar çekip gitmiyorlar. Adama bağlılar ve hep geri dönüyorlar. Oysa uçup gitseler, onları kim tutabilir. Gitmiyorlar. Terasın üzerinde dönüp duruyorlar.

Adam uyuşturucu satıcısı. Ömrünün büyük kısmını hapishane duvarları arasında geçirmiş. Kuşların kafesini açtığı her sabah, kendini bir kez daha hapishaneden dışarıya çıkartıyor. Doyamadığı özgürlüğü her sabah bir kez daha kazanıyorlar onlarla. Bazen yanına çocukları geliyor. Parmağıyla kuşları göstererek onlara bir şeyler anlatıyor. Çocuklar babalarının hayatından habersiz, her sabah güneşe yüzünü çeviren bir çiçek gibi kalkıyorlar yataklarından. Büyüyünce onlar da kuş besleyecek ve belki de büyüyünce onlar da uyuşturucu satacak.


Kuşların asla onu terk edip gitmemesi, adamın yaşamdaki en büyük güvencesi. Bazen rakı masalarında kafası hafif çakırken, çevresindeki kara kuru adamlara şöyle diyor: “Herkes gider, her şey biter ama kuşlar her zaman bana döner…”

Aslıhan Özen