21 Mart 2014 Cuma

KAPI HENÜZ AÇIKKEN

Bir gölün çevresinde oturan 12 adam konuşuyorlardı.

Adamlardan birincisi şöyle dedi: “Size bu gölle ilgili pek çok şey anlattım ve hala da anlatabilirim ama sizler anlamamakta direniyorsunuz. Bu gölü en iyi ben bilirim.”

İkinci adam söze girdi. “Göl hakkında konuşmadan önce onun çevresinde toplanmış bizler, eğilip ona iyice bakmalıyız. Ancak ondan sonra konuşabiliriz.”

Bu sözler üzerine hepsi eğilip göle baktılar. Hepsi başka bir şey gördü. Çünkü herkes sadece kendisi kadar görebiliyordu.

Üçüncü adam söze girdi: “Bu göl çok berrak, parlak ama bazen bulanık oluyor. Demin derinlerde bir bulanıklık gördüm.”

Dördüncü adam söze girdi: “Sizler geceleri uyurken ben gelip bu gölün yanında oturuyorum ve gece vakti herkes uyurken, O kimselere fısıldamadığı şeyleri benim kulağıma fısıldıyor.”

Beşinci adam söz girdi: “Bu gölü rahat bırakmalısınız. Çok üşüşüyorsunuz başına. Ben ise gerçekten gerekliyse geliyorum yanına. Yoruyorsunuz gölü.”

Altıncı adam söze girdi: “Geçen gün gölün çevresinde bir kadının oturduğunu gördüm ve göl o sırada sanki bizlere parlamadığı kadar parlaktı. Bu işte bir terslik var. Bazı zaafları var bu gölün.”

Yedinci adam söze girdi: “Benimle ilgili dedikodu yaptığınızı duydum geçen gün. Bunu gelip göle anlattım. O da bana ““Her şey biliniyor”” demekle yetindi ama harekete geçmedi. Bazılarımızı kayırıyor ve taraf tutuyor bence. Yoksa haksızlığa uğramama müsaade etmez, beni savunurdu.

Sekizinci adam söze girdi: “Bizler bu gölü bulmuş insanlar olarak, dünyadaki diğer insanlardan ayrıcalıklıyız, üstünüz. Bizim yerimiz cennet olacak.”

Dokuzuncu adam içindeki öfkesini gizlediğini sanarak söze girdi: “Gölün bugüne kadar anlattıklarını yerine getirmediğiniz için suçlusunuz. Bu üçüncü adamın suçu. O aramızda olmayı hak etmiyor.”

Onuncu adam söze girdi: “Gölü gerçekten bilseydiniz bu kadar rahat konuşamazdınız. Ben her sözüme dikkat ediyorum. Çünkü gölün aslını biliyorum.”

Onbirinci adam söze girdi: “Ben geçen gün göle birkaç balık attım sırf mutlu olsun diye. Bu göle benden başka bakan, gözeten yok.”

Onikinci adam söze girmedi. Göle bakarak sessizce oturmaya devam etti.


Tanrı’nın krallığının simgesi olan bu göle, kışın tülden hafif kar taneleri yağdı ve sonbaharda dallarında kuruyan yapraklar üzerinde salındı ve baharda çiçeklenmiş ağaçlarda şarkısını söyleyen kuşlar gelip su içtiler ve yazın güneş ışıkları gölün suyuyla oynaştı tıpkı bir bebeğin annesinin memesinin başıyla oynaması gibi. Adamlarsa asıl görevlerini yerine getirmektense, tıpkı bir önceki sefer olduğu gibi gölü paylaşamıyorlardı.

Göl sessizdi
Tanrı sessizdi
Kapı kapanmadan önceki son sessizlikti bu
Adamlar dünya masalında ya uyanacak ya da uyuyacaktı.

Göl sessizdi
Tanrı sessizdi.

Aslıhan Özen 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder