Hayatı yaşayan bir adam, her
sabah erkenden kalkıyor. Yeni tuttuğu, perdeleri her daim sıkı sıkı kapalı
evinin terasına çıkıyor, kuşların kafesini açıyor. Güvercinler beyaz, siyah,
paçalı, taklacı adamın terasının üzerinde uçmaya başlıyorlar. Adam, terasın
köşesine oturuyor. Başı gökyüzünde. Bir sağa bakıyor, bir sola, hepsini tek tek
seyrediyor.
Kuşlar özgürlüklerini yemek
karşılığında adama satmışlar. Uçuyorlar ama asla uzağa gitmiyorlar. Gökyüzü
engin, gökyüzü sonsuz ama kuşlar çekip gitmiyorlar. Adama bağlılar ve hep geri
dönüyorlar. Oysa uçup gitseler, onları kim tutabilir. Gitmiyorlar. Terasın
üzerinde dönüp duruyorlar.
Adam uyuşturucu satıcısı. Ömrünün
büyük kısmını hapishane duvarları arasında geçirmiş. Kuşların kafesini açtığı
her sabah, kendini bir kez daha hapishaneden dışarıya çıkartıyor. Doyamadığı
özgürlüğü her sabah bir kez daha kazanıyorlar onlarla. Bazen yanına çocukları
geliyor. Parmağıyla kuşları göstererek onlara bir şeyler anlatıyor. Çocuklar babalarının
hayatından habersiz, her sabah güneşe yüzünü çeviren bir çiçek gibi kalkıyorlar
yataklarından. Büyüyünce onlar da kuş besleyecek ve belki de büyüyünce onlar da
uyuşturucu satacak.
Kuşların asla onu terk edip
gitmemesi, adamın yaşamdaki en büyük güvencesi. Bazen rakı masalarında kafası
hafif çakırken, çevresindeki kara kuru adamlara şöyle diyor: “Herkes gider, her
şey biter ama kuşlar her zaman bana döner…”
Aslıhan Özen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder