Hostes, ön taraftaki
“ayrıcalıklı” bölmeyi ayıran perdeyi araladığında, otuz iki dişi görünüyordu.
Arkaya doğru yol aldıkça dört dişini kapattı, yirmi sekiz dişi görünmeye
başladı. Çocuğunu tuvalete götürmek için ayağa kalkmış, öne doğru yürümeye
yeltenen bir kadına doğru yaklaşıp, yirmi sekiz dişiyle onları arka taraftaki
tuvalete yönlendirdi. Ön taraf zenginlerin, arka taraf zengin olmayanların
tuvaletiydi çünkü. Aslında iki tuvalet arasında bir fark yoktu ama kimin nereye
sıçacağına kişinin cebindeki paraya göre karar veriliyordu. Çocuk ve annesi
arkaya doğru yürümeye başladılar. O sırada çocuk bir eliyle gökyüzünü
göstererek sevinçle annesini cama doğru çekti. Ön taraftakiler de dahil olmak
üzere herkes camdan dışarı baktı. Gökkuşağı çıkmıştı. Uçağın ağır metal gövdesi
gökkuşağını yararak yoluna devam etti. Herkes önüne döndü.
O sırada yeryüzünde yaşlı bir
adam, kendi gibi yaşlanmış davarlarıyla toprağı sürüyordu. Uzaktan ona su
getiren oğlunu görünce durdu. Cebinden baba yadigârı eski bir kumaş mendili
çıkartıp alnındaki teri sildi. Mendil ıslandı. Uçak gürültüyle yaşlı adamın ve
tarlanın üzerinden geçip gitti. Uçağın ön tarafındakiler kendilerini önemli ve
değerli, arka taraftakiler kendilerini önemsiz ve değersiz hissederken, tarlayı
süren adam oğlunun getirdiği suyu kuruyan boğazından döktü. Davarlar için
ayırdığı suyu önlerine koydu. Onlar da içtiler.
Aslıhan Özen
Aslıhan Özen
yani
YanıtlaSilBöyle...
YanıtlaSilbize kendimizi değersiz hissettiren kendimiziz.
YanıtlaSilbusiness class'takilere benim de aklım ermezdi ama galiba işleri acele olduğu için, cırt pırt gitsinler diye kimseyi beklemeden, kalabalık olmasın diye o şekilde seyahat ediyorlar, haftada 5-6 kez uçağa bindiklerinden olsa gerek.
demesi kolay da perdenin arkasını merak ediyorum da değil yani : )